Çocukların birçoğu yetişkinliğe geçiş döneminde iken geleceğe yönelik hayallerini terk edip yaşadığımız bu acımasız dünyaya daha uygun, kısırlaştırılmış bir bakış açısıyla yeni hayatını planlamanın buhranını çeker. Zihinleri kendi istekleri ile hayatın isteklerinin hiç bir zaman ortak bir paydada toplanamamasından dolayı karışıklık ve tereddüt içindedir. Bu yüzden gençler istedikleri liseye de gidemezler. Üniversite sınavında başarısız olurlar veya başarılı olsalar bile hangi bölüme gideceklerini bilemezler... Peki, tüm bunların Uzay Kampı’yla ilgisi nedir? Bu sorunun yanıtını kendimi örnek göstererek vereceğim. 2000 yılı Haziran ayının sonlarına doğru uzay kampı başladı, çok değerli bir hocamızın teşviki ile ben ve yedi arkadaşım aynı liseden birinci sınıfın tatilinde kampa katıldık. O gün, o arkadaşlarımla arkadaşlık temellerini iyice sağlamlaştırdık. Farklı şehirlerde okumamıza rağmen bugün hala sık sık birbirimizi ziyaret ederiz. Ben düz lise öğrencisiydim ve açıkçası lise sınavlarında başarısız olabilme ihtimalimden dolayı üniversite hayallerimi kısıtlayıp olmadık hayallere kapılmamak için elimden geleni yapıyordum. Aynı sınava girecek olan Anadolu, Fen lisesi ve kolejlerden gelen öğrencilerle yarışmak; yalnızca bana değil birçok öğretmenimize göre de ‘bir hayal’ olarak nitelendiriliyordu. O yaz Uzay Kampı’nda uzaya çıkıp, NASA’da dünyanın en dahi bilim adamlarının yerlerine oturmak ve kimsenin hayal dahi edemeyecekleri şeylerin gerçekten istenilince nasıl yapıldığını görmek, bana belki de hayatımdaki en önemli dersi verdi: “Hayallerime saygı duymak.” Bunu başarmak, bunu yazmak kadar kolay değil; ancak o günlerde yaşadığımız bu maceranın, benim ve arkadaşlarımın hayatını değiştirdiğini kesin bir ifadeyle belirtebilirim. Bütün arkadaşlarım -tabi ben de- üniversiteyi ve istediğimiz bölümleri kazandık. Çevremdeki birçok insanın gerçekçi bulmadığı bir bölümü yazdım ve orayı kazandım: Moleküler Biyoloji ve Genetik. Bana benim hayallerimle ölçüşebilecek bir meslek lazımdı, bu yüzden bir an bile tereddüt yaşamadım ve şuan başarılı olmayı hayal ediyorum, olacağım da. Benim bu yazıyı yazmamdaki amaç, aslında bir görevi yerine getirmekten ibaret. Siz belki bir çocuksunuz, belki bir çocuğunuz var ya da bir çocuğun elinden tutabilecek birisisiniz ve ona bir iyilik yapmak istiyorsunuz: Uzay Kampı’na gidebilmek, bu dünyada kolay kolay bulunabilecek bir fırsat değil, bunu hatırlatmak isterim.